İçimdeki Korku
Aslı Hanım öğretmen, 35 yaşında, evli ve bir kız çocuğu var. Seansta Erkan Bey, “Her sabah kahvaltı yaptıktan sonra okula giderken yavaş yavaş kendini hissettiren bir uyuşukluğu beynimde fark ediyorum. Evden çıkarken tedirginliğim gittikçe artıyor. Okula gittiğimde beynimdeki ağırlık hissi gittikçe kendini hissettiriyor. Bu ağırlık sebebiyle herhangi bir şeye odaklanamıyorum. Bu ağırlık olduğunda korkuyorum, tedirgin, üzgün ve huzursuz hissediyorum. Ayrıca son bir haftadır hastalığımın daha da arttığını daha da fazla hasta olacağımdan ve etrafımdaki kişilere zarar vermekten korkuyorum. Bunlar bana daha da çaresiz hissettiriyor. Veli ile telefonda dahi konuşamıyorum. Konuşurken çarpıntı hissettim ve telaş yaptım. Telefonu kapattıktan sonra telefonu düşürdüm, parmağımı çarptım. Tüm bunlar olmadan psikiyatrisin verdiği sakinleştirici ilacı da almıştım fakat kafamdaki ağırlık devam etti. Sonra kendiliğinden geçti. Ancak bu yaşadıklarıma çok üzüldüm. Son haftalardır yaşadığım bazı hastalıklarda birleşince çok üzüldüm. Ayrıca eşimin beni sürekli terk edeceğine dair endişem var. Bu sebeple sürekli onu telefonla arayıp kontrol ediyorum. Eşimin beni sevdiğini ve terk etmeyeceğini bilmeme rağmen onu aramamak için kendimi kontrol edemiyorum. Yaşadıklarımın nasıl düzeleceğini bilemiyorum. Bir an önce iyileşip normal hayatıma devam etmek istiyorum.” dedi.
Kaygı hayatın olağan bir parçasıdır. Hemen hemen herkes, hayatında bir takım olay, kişi ya da durumlara karşı kaygılanır. Bu açıdan bakıldığında kaygı normal bir durumdur. Hatta bireyin yapacağı etkinliklere karşı ona motive etmesi açısından da önemlidir. Fakat Aslı Hanım’ın yaşadığı kaygı hayatındaki işlevselliği bozmaya yani iş yaşamını yürütmesini zorlaştırmaya başlamıştır. Ayrıca kişiler arası ilişkilerinde de bozulmalara neden olmakla birlikte uzun bir süredir devam etmektedir. İşte yaygın anksiyete bozukluğu kaygının normalin dışına taşması halidir. Kişi sürekli ve yineleyici bir şekilde aşırı endişeli hali olması yaygın anksiyete yaşadığının ilk belirtisi olabilir. Bedensel belirtilerle çoğu zaman “aşırı evham” haline eşlik edebilmektedir. Bedensel şikayetler için kişinin öncelikle psikiyatrik, nörolojik ve dahiliye doktoru tarafından muayeneden geçmesi gereklidir. En fazla görülen bedensel şikayetler titreme, seyirme, yorgunluk, baş ve kas ayrıları, baş dönmesi, yutkunma güçlüğü, bulantı ve sersemlik hissidir. Hekim muayenesinden sonra ise hem psikiyatrik hem de psikoterapi kişinin yaşam kalitesinde müthiş farklılıklar yaratacaktır.
GEÇMİŞİN İZLERİNİ FARKETMEK!
Aslı Hanım’ın, daha doğmadan anne babası ayrılmıştı. Babası evi terk etmiş. Annesi de kendi ailesinin yanına dönmüştü. İlkokul döneminde de annesi de başka biriyle aniden evlenmiş ve o da gitmişti. Anneannesi ve dedesi onu büyütmüş. Fakat onlarda bir süre de olsa Aslı Hanım’ı ilkokul sonunda hacca gidecekleri için babasına bırakmışlardı. Aslı Hanım’ın aile öyküsünü dikkatle incelediğimizde ilk olarak babanın evi terk etmesi istenmeyen bir çocuk duygusu yaratmış. Hayatta en güvendiği insanlar onu bırakmıştı. Bir çocuk özellikle 0-7 yaş ve erken çocukluktaki “ayrılığı”, sevilmediği değerli olmadığı olarak yorumlar. Annesinin de aniden kaybolması başka biriyle evlenmesi ve evden gitmesi ikinci travma yaratmış çok güvendiği anneannesi de onu terk etmişti. Sebebi hacca gitmek de olsa. Çünkü yetişkin mantığı ve çocuk mantığı çok farklı çalışır Küçük bir çocuk sebebin ne olduğunda ziyade yanındaki yetişkinlerin hayatından gitmesi onun için terk edilmektir. Aslı Hanım çocukluğunda birçok kez terk edilmesi onda sürekli terk edilebileceği kaygısını yeniden ve yeniden yaşamasının zeminin yaratılmıştı. Geçmişte anne, baba, anneanne ve dede onu terk etmişti. Dolayısıyla bu terk edilme duygusu ile bugün eşinin onu terk edebileceği kaygısı arasındaki zihinsel köprüyü kurmuştu.
FARKINDALIĞI BEDENLE DENEYİMLEMEK!
Çocukluk döneminde ifade edilmemiş veya bastırılan duygu ve düşünceler bireyin iç dünyasında baskı yaratır. Bu yaratılan baskı bedenle ifade bulur. Aslı Hanım birçok kez terkedilme, reddedilme, sevilmeme, öfke gibi duygular yaşamış ve bu yaşadığı duyguları yıllarca ifade edememişti. Çünkü yargılanacağını ve yanlış anlaşılacağını düşünüyordu. Psikoterapi odası onun için güvenli bir liman olmuştu. Birçok kez terkedilme, sevilmeme, değerli olmadığı hislerini terapi odasında ifade etti. Ağladı, öfkesini dile getirdi. Yıllardır bu duygular onun bedeniyle dile getirdiği duygulardı. Bu duygularına sahip çıktı ve hayatında yeni bir dönem başlıyordu.
GRİNİN BİRÇOK TONU VARDIR!
“Aşırı evham” hâli olayları sadece tek bir taraftan görmeye neden olabiliyor. Aslı Hanım da aşırı kaygılı olduğunda sanki hayatta seçenek yokmuş gibi bakabiliyordu. Olayları siyah ya da beyaz değerlendirebiliyordu. Bir hata yaptığında bu mükemmel olmadığını göstergesi oluyor ve kendisini “TAM” bir başarı hikayesi yoksa bir “HİÇ” olarak değerlendiriyordu. Ayrıca yaşadıklarını aşırı bir genelleme yaparak “her zaman böyle oluyor”, “ben asla düzelmeyeceğim” şeklinde genellemelerle tek bir olumsuz olaydan yola çıkarak yaptığı hatayı felaket olarak yorumlayabiliyordu. Aşırı genelleme ve ya hep ya hiç düşünce tarzının yanında kendisini “umutsuz vaka” olarak ayrıca da etiketliyordu.
VASAT OLMAYI GÖZE ALMAK!
Aslı Hanım’ın anneannesi mükemmelci bir kişiydi, kuralcıydı. Hata yapmamasını öğreten, hata yaparsa başarılı olamayacağını ve her zaman mükemmel olması gerektiğini söyleyen aşırı katı bir anneanneyle büyümüştü. Başarılı olmazsam ve hata yaparsam ben bir hiçim şemasının gelişmesinde rol oynadığı söyleyebiliriz. Ya hep ya hiç düşünme tarzı, aşırı genelleme, zihin okuma ve etiketleme mükemmeliyetçi kişilerin en çok kullandıkları zihinsel çarpıtmalardır. Bu zihinsel çarpıtmaları kullanan kişiler olayları olduğu gibi değerlendiremezler. Bu düşünce tarzı olayları gerçekçi olarak değerlendirmekten insanları alıkoyar. Mükemmeliyetçi iseniz ne yaparsanız yapın kaybetmeye mahkumsunuz. Çünkü mükemmeliyetçilik soyut bir kavramdır. Ulaşılamayacak bir hedef sadece bir hayal ürünüdür. İki kâğıt alıp mükemmeliyetçi olmanın olumlu ve olumsuz taraflarını yazın. Yazdıktan sonra bunları karşılaştırma imkânınız olacak ve olaylara daha gerçekçi ve dışarıdan bakma yeteneğiniz için bir adım atmış olacaksınız. Böylece olayın kâr zarar analizini yapma imkânınız da olacak. Mükemmel olmanın avantajlarını çok az olduğunu görüp şaşıracaksınız!