Güç Mücadelesi İncitmek ve İncinmek
Danışanlarıma genelde çift terapisinde ilk seansta soruduğum sorulardan biri: “ Haklı mı olmak istersiniz? Mutlu mu?” verilecek cevaba göre çiftleri evlilik terapisine kabul ederim. Eğer ki haklı olmak seçeneğini tercih edeceklerini söylerlerse onlara yanlış yerde olduklarını bir evlilikte haklı mı haksız mı kararının hâkim tarafından verileceğini belirtirim. Bir tarafın haklı olduğu bir evlilik mutsuz olacaktır. Çünkü diğer eş haksız olmuştur. Bir tarafta mutlu olan eş diğer tarafta mutsuz olan eş olduğunda böyle bir ilişki nasıl mutlu olabilir ki? Mutsuzluk, mutluluk gibi bulaşıcıdır. Ayrıca evlilik aynı gemide yer almaktır. Gemi su almaya başladığında kimin haklı olduğunun önemi yoktur. Çünkü iki tarafta gemide olduğu için zarar görecektir.
HER İKİ TARAFINDA KAYBETTİĞİ SAVAŞ!
Tarihte Pirus Zaferi olarak bilinen bu savaşta, Pirus Romalılara karşı zafer kazanmıştır. Fakat zafer sonunda komutan geriye dönüp baktığında zaferi kutlayacak neredeyse kimsenin kalmadığını fark etmiştir. Zafer sonunda Pirus; “Romalılara karşı bir zafer daha kazanırsak tamamen yok olacağız.” dediği söylenir. Zafer olarak adlandırılan bu savaş anlamını yitirmiştir. Çünkü zaferi kutlayacak kimseniz yoksa zaferin ne anlamı vardır ki!
Çiftler de bazen zafer kazanma pahasına bir savaşa giriyorlar. Çift terapisinde bu savaşın adına güç mücadelesi denir. Belki de güç mücadelesi sonunda çiftlerden biri zafer kazanıyor gözükebilir. Diğer bir deyişle haklı olmuş savaşı kazanmıştır. Fakat evlilikte haklı olmanızın bir yararı yoktur. Çünkü yalnız ve mutsuz olma pahasına elde edilen bir inatlaşma zafer midir?
SİGORTA ATTIRANLAR!
Bireylerin kendi ebeveynlerinden öğrendikleri ve gözlemledikleri rolleri kendi evliliklerine de taşıdıkları artık bilinen bir gerçektir. Çocukluklarında ebeveynlerinin birbirlerine söyledikleri ve ebeveynlerinin kendilerine söyledikleri olumsuz cümleleri not almaları büyük önem taşımaktadır. Çiftler tartışırken farkında olmadan kullandıkları kelimeler diğer eş için çok yaralayıcı olabilmektedir. Bu cümleler ya da kelimeler tartışma esnasında iletişimi kesmektedir. İletişim devam ediyor gözükse de artık çiftlerin birbirlerine söylemek istedikleri mesajlar birbirlerine ulaşmamaktadır. Bu kelimeler aynı gerçek manada sigortanın atması gibidir. Nasıl ki sigortalar atınca enerji kesilmekte ise çiftlerin birbirlerine söyledikleri kelimeler de iletişimi kesmektedir. Bu kelimelere ve cümlelere örnek: “aptal”, “geri zekalı”, “Allah belanı versin”, “işe yarmaz”, “şerefsiz”… Bu verilen örnekleri çoğaltmak mümkün fakat önemli olan burada çiftlerin birbirinin sigortalarını arttırdıkları kendilerine özel söyledikleri kelime ve cümleleri bulmalarıdır. Bir sonraki adım ise bu kelimeleri not etmeleri ve bu kelimelerle ilgili anılarını düşünmeleri. Çünkü bu kelimeler çocuklukta mutlaka bir yaranın sonucu hayatında bu kadar önemli hâle gelmiştir. Çocukluk yaralarına sebep olan bu kelimelerin enerji yükünü yazarak ya da bir uzman eşliğinde boşaltmak sonraki adım olacaktır.
FARKLILIKLAR ZENGİNLİKTİR!
Çiftler arasında güç savaşlarının sebeplerinden birisi de kadın ve erkeklerin dünyalarının birbirinden farklı olmasıdır. Farklılıkları kabul etmek ya da konuşmak eşitliğe aykırı olarak nitelendiriliyor. Oysa ki farklılıklar eşitliğe aykırı değildir. Zaten eşit olmak için benzer olmamıza gerek var mı? Farklı demek bir kadının bir erkekten daha başarılı ya da daha güçlü olduğunu söylemek değildir. Farklılık “sadece” farklılıktır. Hatta kadın ve erkeklerin farklılıkları birbirinin tamamlayıcısıdır. Çiftler kimliklerinden ödün vermeden hem kendi cinsinin hem de karşı cinsin özelliklerini kabul ederlerse, negatif gibi duran farklılıkları ilişkinin tamamlayıcı özellikleri haline getirip geliştirebilirler. Ayrıca farklılıkları canlı tutmak çiftler arasındaki aşkı, çekiciliği ve tutkuyu arttırır. Eğer ki çiftler birbirlerine çok benzer iseler, çekiciliği kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilirler. Örnek olarak sıcak, kırılgan ve fedakar bir kadın, soğuk, sert ve kararlı bir erkeği eş olarak seçerek birbirlerini tamamlamaktadırlar.
Erkeklerin ve kadınların dünyasını bilmek güç savaşlarının üstesinden gelmek için önemli bir adım olacaktır. Erkeklerin dünyasında güç, başarı ve rekabet ön plandayken, kadınların dünyasında ilişki, iletişim ve sevgi daha ön plandadır. Örneğin bir restoranda bir grup kadınlı erkekli yemek yensin. Yemek esnasında kadınlar tuvalete giderken diğer kadın arkadaşlarını da alarak giderler. Çünkü onlar için tuvalete gitmek aynı zamanda bir sosyalleşme anı olarak ifade ederiz. Kadın tuvalete giderken aynı zamanda arkadaşlarıyla iletişim ve ilişki halindedir. Tuvalete giderken masada “Benimle tuvalete gelecek olan var mı?” diyen bir erkekle karşılaştınız mı? Karşılaşmamışsınızdır. Çünkü erkek için tuvalet sadece ihtiyacı içindir. Bir başka açıdan bakacak olursak erkekler, daha çok ben merkezci canlılardır, ön plana kendilerini alırlar, ihtiyaç duyulmak, hizmet eylemleri, çözüm için konuşmak ve uzaklaşma, yalnız kalma, erkeklerin temel ihtiyaçlarıdır. Kadınlar ise, daha çok sen merkezci canlılardır eşini ön plana alır, (Eşini ön plana alma isteği kadın için erkeğe olan sevgisini gösterme şeklidir. Ne var ki erkekler bu yakınlaşmayı bunaltıcı bulur ve uzaklaşmak ister.) fiziksel temas, anlaşılmak için konuşmak, küçük küçük hediyeler istemesi ve bundan mutlu olması, kocası tarafından gösterilen arzu dolu bakışları üzerinde hissetmek kadınların temel ihtiyaçlarıdır. Kadın ve erkeklerin temel ihtiyaçları kabul edilmedikçe güç ve iktidar savaşları devam etmektedir. Farklılıklar kabul edilmedikçe kadın ve erkekler birbirine benzemesi için uğraşmaktadır. Dolayısıyla kadınlar ve erkekler karşı cinsin kendileri gibi düşünmelerini ve hissetmesini isterler. Birbirini olduğu gibi kabul eden, kendi kimliklerinden ödün vermeden kadın ve erkek dünyasının farkına varan çiftler, güç ve iktidar mücadelesi yerine, aşkı ve tutkuyu tercih eden çiftlerdir.
BUZLARIN KIRILMASI!
Küslükler, domino taşı gibidir. Bir başladı mı durdurmak pek mümkün olmayabiliyor. Günler günleri, aylar ayları kovalıyor. İlişkilerde belirli davranış şekilleri tekrarlandıkça daha derine doğru yerleşir. Bu davranış şekillerine bir son vermek için bilinçli bir yeni bir başlangıç yapılması zorunludur. Fakat çiftlerden biri eğer ki küslüğe son verilecek bir hamlede bulunursa kaybedeceğini varsayıyor. Ya da “Erkan Bey her zaman aynı şey oluyor eşim küsüyor hep ben ona gidiyorum konuşmayı ben başlatıyorum bu sefer yeter artık” şeklinde ki bir savunmayla küslüğü devam ettiriyorlar. Daha öncede ifade ettiğim gibi gemi su almaya başlayınca hatanın kimde olduğunun önemi yoktur çünkü çiftler aynı gemidedir! Kimsenin kimseyi değiştirmek için gücü yoktur. Ancak kendilerini değiştirme güçleri çok fazladır. Ayrıca değişim için karşılık beklemeyin “Ben şunu yaptım sen de bunu yap” demeyin. Sabırla, inançla kendi davranışlarınıza odaklanın. Suçlamak yerine sorumluluk alın! Her suçlamanın altında gizli bir istek vardır. Eşinizi suçladığınızda “Ben şu anda eşimden ne istiyorum” cümlesini kendinize sorarak, İsteğinizi fark edin. İsteğinizi eşinize somut bir şekilde söyleyin. Eşinizi suçlamadan kendi duygu ve düşüncelerinizi paylaşın. Buzları kırmak için ne bekliyorsunuz? Hadi sorumluluk alıp eylem vakti!